Share

İÇİMİZDEKİ SANATÇI KİŞİLİĞİ ORTAYA ÇIKARAN STİL: ‘’LOFT’’.

İÇİMİZDEKİ SANATÇI KİŞİLİĞİ ORTAYA ÇIKARAN STİL: ‘’LOFT’’.

 

Hadi gelin biraz sanatçı kişiliğimizi ortaya çıkarmaya yardımcı olalım.

Bu tasarımla yenilenmiş bir yaşam alanında, şair mi olacağız yoksa bir yazar mı? Ya da ufkumuzu kesen duvarların olmamasından sıkılacak mıyız?

   LOFT.

Tarzın çıkış noktası aslında; 1970’li yıllarda Amerika’da yaşayan insanların konut arayışının bir sonucu olarak doğduğu söylenir. Konut sıkıntısı çeken halk eski depoları, kullanılmayan fabrikaları dönüştürmeye başlarlar ve genellikle içimizdeki sanatçı kişilik, bu tarzı çok sever.

Bu tarz aslında; görmek isteyip de göremediğimiz duvarların arkasını görme şansı veriyor. Kesintisiz bir görüş alanı sağlarken, duvar olmaması nedeniyle sınırsız bir tasarım özgürlüğü sunuyor.

Loft tarzında benim sevdiğim; her şeyi yalın ve çıplak haliyle görebiliyor oluşunuzdur. Büyük mekânda yer alan oturma odası, pişirme alanı ve yemek odası kombini tek yerde yer almakta ve bölünme, duvarlarla değil istenilirse sadece dekoratif seperatörler ile çözülmektedir. Duvarların çıplak hali; tuğla görünümü ya da beton görünümlü hali olduğu gibi bırakılmakta tavandaki havalandırma kanalları ya da yangın boruları görülmektedir. Açıkta kalan kirişler size ‘’merhaba’’ diyebilmektedir. Bütün detayları olduğu gibi bırakmak bu tarzın genel bir kuralıdır. Yani; hiçbir şey gizli değildir.

Tuğla görünümlü duvar bu tarzın olmazsa olmazları arasındadır. Mutfak olarak  tercih edeceğiniz endüstriyel tipi metal mutfak konseptini, büyük ahşap yemek masası ile kombinlemeniz tarzın ana hatlarını oluşturmaktadır. (Bu kocaman ahşap yemek masasının bir kenarında rustik bir aydınlatma projelerinizi tasarladığınızı, yazılarınızı veya şiirlerinizi yazdığınızı düşünün, gerçekten ilham verici.)

Genellikle depo veya fabrika dönüşümlerinden doğan bu yaşam alanlarında tavanlar yüksektir ve tavana kadar uzanan kütüphaneler dikkat çeker.

Bu konsept de hem modern hem spor tarzı bir arada yaşayabilirsiniz. O yüzden geniş rahat görünen L koltuklarınızı baş köşeye yerleştirebilirsiniz. Bu L koltuğunuzun kumaşını isterseniz yumuşak, rahat kumaş yelpazesinden seçin ya da biraz şıklık katmak isterseniz deri kumaş detaylar kullanın. Bu deri detaylar; sadeliğin yanında konseptinize karizmatik bir duruş sağlayacaktır. Bu mekânda hareketliliği sağlamak istiyorsanız yerde aralıklarla duran üst üste tablolar kullanabilir ya da duvarda büyük ve geniş panolara yer ayırabilirsiniz. Ayrıca; özel tasarım eşyalarınız varsa mekana zenginlik algısı katacaktır.

Loft tarzında rahat ve biraz da olsa bohem bir algı oluşmaktadır. O yüzden şatafatlı ve süslü objelerden ziyade büyük parçalı dekoratif eşyalar kullanılmaktadır. Örneğin; belirlediğimiz bir alana bir piyano veya bisiklet yerleştirmek gibi.

Bence; evini yenilemek isteyen ve belki de ilhamını arayan içimizdeki sanatçı kişiliğimiz için bu tarza bir şans vermeliyiz.

ROMA- COLOSSEUM 

İtalya’ya gidip Roma’ya gitmediyseniz; İtalya’ya gittim demeyin. Roma’ya gidip Colosseum’u (Kolezyum’u) ziyaret etmediyseniz; Roma’ya gittim demeyin.

Kolezyum’un yapımına M.S. 70-72 yılları arasında başlandığı ve 8 yılda tamamlandığı bilinmektedir. Bu arenada halkı eğlendirmek için; gladyatör savaşları, tiyatrolar, meşru savaşların yeniden canlandırılması gibi gösteriler düzenlenirdi. Kimilerine göre ise; halkı oyalamak ve isyanları önlemek için yapılan siyasi bir planlamaydı.

Ama bu Kolezyum’un ne kadar harikulade ve buram buram tarih kokan bir yapı olduğunu değiştirmiyor. Belki bu yüzdendir ki Kolezyum 2007 yılında Dünyanın 7.harikası olarak seçilmiştir. Günümüzde; Kolezyum tanık olduğu depremlerden, doğal afetlerden ve zamanla taşların çalınmasına (Rönesans Dönemi’n de yapı malzemelerinin başka yapıların inşaatında kullanılması için diyelim) rağmen halen Roma’nın ikonik bir sembolüdür.

Kolezyum, 80 kemerli girişi olan, 55 bin seyirci kapasiteli, 188 m uzunluğunda ve 156 metre genişliğinde elips formunda bir yapıdır. Yüksekliği ise; 49 metredir.

Eğer hala gidip görmediyseniz, şu sıkıntılı zamanlar geçtiğinde ve hayat normale döndüğünde; kulaklığınızda Andrea Bocelli’den bir şarkı çalarken, yorulana kadar gidin bir görün derim.

Share post:

Leave A Comment

Your email is safe with us.